ETİĞİN TEMELLENDİRİLMESİ BAĞLAMINDA İNSANI KUŞATAN ÇEVRE SORUNU

Author :  

Year-Number: 2014-16
Yayımlanma Tarihi: 2018-11-08 16:50:18.0
Language : Türkçe
Konu : Din
Number of pages: 138-155
Mendeley EndNote Alıntı Yap

Abstract

İnsan bir çevre varlığıdır. İnsanı kuşatan çevrenin onun inşasına ve varoluşuna katkısı muhakkaktır. Biz burada bu çevreleri fiziksel, sosyal ve zihinsel olarak üçe ayırdık. Bu çevrelerle kuşatılan insanın varoluş alanlarından biri de etiktir. İnsan davranışlarının ahlâkî alanını konu alan felsefi düşünce etkinliği olarak temerküz eder. Bununla birlikte ahlâkî ilke koyma niteliğiyle de hayatın içindedir. Bu minval üzere insan kendisini kuşatan çevrelerin etkisinde kalarak etiğin meşrutiyetini kozmolojik, teolojik ve antropolojik açıdan sağlamış ve onu inşa edebilmiştir. Bu makalede söz konusu çevreler bağlamında etki temellendirme konusu değerlendirilecektir.

Keywords

Abstract

The human being is an environmental entty. All humans are surrounded by environment. There is no doubt that the environment contributes to the formaton and existence of all human beings. We have decided to separate the environment into three classifcatons: the physical environment, the social environment, and the mental environment. Ethics is one area of human existence that is surrounded by these environments. Ethics is an actvity of philosophical thought evaluatng human’s behaviour with the ethical dimension Also, it effects the life by setng some moral rules. In this way, the ethics could be legitmated and conducted in terms of cosmology, theology and anthropology by human staying under the influences of these environments. In this artcle, it is going to be evaluated the varietes of ethics justfcaton (or legitmacy) in the context of relatonships with these environments.

Keywords


  • 2 Çevre kavramının başka içeriklerle farklılaştırılması için bkz. (Özdemir, 1994: 52–53).

  • 4 Ta ki günümüzde insanlığımızın ulaştığı teknoloji kullanımı ve bilgi seviyesinden tamamen habersiz olarak yaşasa dahi nihai amaca dair kurgusu olmayan insan bulmak zordur. Bunun için bkz. (Claude Strauss, 1996: 62-63).

  • 5 Batının kendisi için meşruiyet kaynaklarından biri olan felsefe tarihi içinde bunun en güzel örneklerini Platon’un diyaloglarında gösterdiği gibi hocası Sokrates’in yaptığını görmekteyiz. Diğer taraftan söz konusu temellendirmeler için Nietzshce’nin (ve aynı geleneğin içinde Sofistlerden Şüphecilere) oldukça farklı gerekçeler ileri sürdüğünü ve konuya etimolojik açıdan yaklaştığını görmekteyiz. Filozof, değerlerin üretiminde tarihin ve onun öznesi insanın etkin olduğunu ileri sürmekte ve soyluların zaten var olan bir etik değerleri olduğunu ve bu değerlerin soyluluğun kendisinde ortaya çıktığını fakat buna mukabil kölelerin ürettiği değerlerin bu soyluluğun ürettiği değerlere karşı hep bir hınç duygusuyla yaklaşarak kazanıldığını ileri sürmüştür. Dolayısıyla etiğin temellerinin bu tarihî çekişme içinde insanın güç isteminde yattığını ileri sürmüştür. Daha geniş bilgi için bkz. (Nietzshce, 2004).

  • 6 Meşrulaştırma olgusuyla en kabul edilemez gibi duran bir takım eylemlerin dahi kullanı- cısı için nasıl kabul edilebilir kılındığını görmek mümkündür: “Dünyanın fethi, yani dünyanın, rengi bizimkinden farklı, ya da burunları bizimkinden az daha yassı insanların elinden alınması işi, üzerinde düşünülecek olursa, pek de hoş bir şey değil. Ancak düşünce kurtarıyor bu davranışı. Ardındaki düşünce –yani duygusal bahane değil, gerçek bir düşünce, bu düşünceye olan esirgemesiz bir inanç. Kişinin kurabileceği, önünde eğilebileceği, adaklar sunabileceği bir şey.” (Conrad, 1994: 10).

  • 7 Kuçuradi eserini hangi gerekçeyle yazdığını açıkladığı bölümde ayrıca gerekçe ile ilgili olarak ileri sürdüğü şu sözlere yer vermektedir: “Deşmeye çalıştığım sorunlar, yüzyıllar boyu deşilmeğe çalışılmış sorunlardır. Felsefe tarihinde bunlarla ilgili çeşitli teoriler vardır; bunlar değerlendirme probleminin birçok noktasına ışık tutan görüşlerdir. Ne var ki çoğu zaman üzerinde durulan, yaşamdaki değer problemleri değil, sadece kavramlardır. Fenomen analizi yerine, kavram analizleri yapılır çoğu zaman. Eskiden felsefî görüşlerden hareket edilerek felsefe yapılıyordu. Çağımız insanının bir özelliği ise, fiilen yapılanı –bu yapılan ne olursa olsun- meşru göstermeğe çalışması; yapılanın ‘felsefesini’ arkadan yapmasıdır. Düşünürün görevi…” Görüldüğü üzere insan yaşadığı süreçlerde ortaya koyduğu eylemlerinde bir meşruiyet kaynağı oluşturma gayretinde olmaktadır. Alıntı için bkz. (Kuçuradi, 1998: 2). Meşruiyet kaynağı konusunda çok geniş bir yelpazenin olduğu söylenebilir. Umberto Eco, bununla ilgili olarak kahramanın dilinden şunları söylemektedir. “Kendi özel boşluğunda kaldığın sürece, Bir’le uyum içinde olduğunu düşünebilirsin, ama bir kez kili eline alınca –elektronik de olsa- bir Demiurgos olmuşsundur artık; bir dünya kurmaya kalkışan kişi, daha başından yanlışlığa, kötülüğe bulaşmıştır.” Yani eylemde bulunmaya başlanınca meşruiyet mücadelesi başlayacaktır. Söz ya da eylem bir kez var olduğunda ya bir amaca göre ortaya çıkmıştır ya da artık onun meşru olduğu ile ilgili mücadele başlamıştır. Alıntı için bkz. (Eco, 2006: 65).

  • 8 Bu konuda dönem dönem her batı Avrupa ülkesi farklı uygarlık teziyle öne çıkmıştır. Bun- da sömürge sürecinin ve sonrasının etkisinin olduğu muhakkaktır. Fransa’nın Afrika’yı sömürgeleştirme süreci, Mısır merkezli uygarlık teorilerini, İngiltere’nin Hindistan’ı sömürgeleştirme süreci ise Hindistan merkezli teorileri doğurduğu söylenebilir. 18. ve 19. yy.’larda ise Yunan-Roma uygarlık tezleri, insanlığın bütün bilgi, felsefe ve kültürel köklerinin Yunan kaynaklı olduğunu ileri sürmekteydi. İngilizler Hindistan kökenli, Hindo-Avrupa uygarlık tezini ortaya attı. Bu tezler 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında, Mezopotamya’nın ‘keşfi’yle farklı bir boyut kazandı. Bu defa uygarlığın ilk kökleri Mezopotamya’da ‘bulundu’. 20. Yüzyılın ilk yarısı boyunca İngiliz arkeologlar Sümerleri, Almanlar ise Truva ve Hititleri keşfettiler. Bütün bunlar için şu eserlere bakılabilir: (Said, 1998: 37-53). ‘Black Athena’nın yazarı giriş bölümünün son cümlesinde, “Kara Atina’nın siyasal amacı pek tabii ki Avrupa’nın kültürel kibrini azaltmaktır” ifadesini kullanmaktadır. Daha geniş bilgi için bkz. (Bernal, 1987: 1-73; Kılıçbay, 2001: 90-96; Çırakman, 2001: 2830).

  • 9 Daha detaylı bilgi için bkz. (Halecki, 1950: 8, 17, 47; Tayfur, 2004: 122-148).

  • 10 Dolayısıyla kadim Hind, Çin, ve Mezopotamya gibi gelenekler yanında Aztek, İnka ve Maya gibilerin de kozmos (evrendeki düzenlilik) hakkında düşünceleri vardı ve ahlâkî geleneklerini de bununla ilgili olarak temellendirme yoluna gitmişlerdi. Bunlar hakkında bkz. (Tümer- Küçük, 1997: 58, 68, 75, 100–105, 121–122 vd.).

  • 11 Burada eserlerinde hocası Sokrates’i konuşturan Platon’u örnek vermek yeterlidir. Onun felsefesinin bazı yönlerden söz konusu medeniyetlerin çekim alanında kaldığını ifade edebiliriz. Bunun için bkz. (Bayrakdar, 2004: 263-277). Ayrıca kadim Yunanlılar üzerinde bu konuda farklı etkileşimler için bkz. (M. Bayrakdar, 2009: 15-19).

  • 12 Akarsu bu durumu şöyle ifade ediyor: “Dünya bütününü tanıyarak insan bu bütün içinde kendi yerini bilecek ve bu bütüne uyması gerektiğini öğrenecektir.” (Akarsu, 1982: 76).

  • 13 Müslümanların farklı açılardan Ahlâk’ı temellendirişi ile ilgili olarak bkz. (Aydın: 1989, 1- 14)

  • 14 Bu on emir şunlardır; 1. Benden başka tanrın olmayacak, 2. Tanrının adını boş yere ağzına almayacaksın, 3. Cumartesi (sebt) gününü daima hatırlayıp onu kutsal kılacaksın, 4. Anne ve babana hürmet edeceksin 5. Öldürmeyeceksin, 6. Zina yapmayacaksın, 7. Çalmayacaksın, 8. Yalan şahadette bulunmayacaksın, 9. Hiç kimsenin evinde, barkında, öküzünde, eşeğinde gözün olmayacak, 10. Komşunun karısına, hizmetçisine göz dikmeyeceksin. (Dinler Tarihi Ansiklopedisi, 1999: 260–261). Ayrıca bkz. (Tevrat, Çıkış, 20. Bab, 1–17; Tesniye, 5. Bab, 6–21). Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de 12 emir şeklinde ortaya çıkar. Bkz. (Kur’an-ı Kerim, En’am 151–152; İsra 22–39).

  • 16 Daha birçok Orta Çağ Hıristiyan filozofu yanında İslâm Felsefesi alanında da öne çıkmış filozofların bir kısmının etik ile ilgili görüşleri ve onları temellendirme şekilleri –ki bu temellendirme, filozofların varlık, bilgi, metafizik görüşlerinden bağımsız değildir- için bkz. (Cevizci, 1999). Diğer taraftan Hıristiyan ahlâkı ile ilgili olarak da bkz. (Gilson, 2003: 375

  • 17 Bu konuda daha geniş bilgi için Farâbî’nin doğrudan ahlâkla ilgili olarak yazdığı şu eser- lere bakılabilir. (Farâbî, Tahsîlü’s-Sa’âde, Haydarâbad 1345; et-Tenbîh Alâ Sebîli’s-Sa’âde, Haydarâbad 1346). Öte yandan ahlâkın daha erdemli bir toplumun inşası için siyasetin bir tamamlayıcı unsuru olarak tartıştığı eserleri için bkz. (Farâbî, 1964; Farâbî, 1997). Ayrıca doğrudan bilgi görüşüyle ilgili olarak ortaya çıkan ve Aristoteles etkisi görülen akıl sınıflaması hakkında bir değerlendirme için bkz. (Bayrakdar, 1998: 180-181; Fahri, 1992: 112-115).

  • 18 Bu konuda daha detaylı bilgi için bkz. (İbn Miskeveyh,1985: 1, 11, 15, 29 vd.). İbn Miske- veyh, ahlâk alanında İslâm tarihinde özel bir yere sahiptir. Onun eseri, kendisinden sonraki dönemler için adeta kaynaklık oluşturur. Kendisinden öncekiler ve sonrakilerin büyük bir çoğunluğu gibi O da teolojik bir temellendirme yoluna gitmiştir. Burada Gazâlî (10531111)’nin, Nasîreddin Tûsî (Ö. 1274)’nin, Celâleddin ed-Devvânî (Ö. 1504), Kınalızâde Ali Efendi (Ö. 1572)’nin ve ahlâk alanında çalışmalar ortaya koymuş olan daha birçok düşünürde, İbn Miskeveyh etkisi görmek mümkündür. Doğal olarak buradaki ahlâk anlayışları daha çok teolojik olarak temellendirilmişken normatif nitelikleriyle öne çıkarlar. Bunlar için bkz. (Aydın, 1989: 13, 15-16, 17-18).

  • 20 Ateist ve teist varoluşçuların ahlâk anlayışlarına kısaca bkz. (Cevizci, 2002: 268-316). Öte yandan varoluşçuluk, modern değerlere (aydınlanma, ilerleme, akılcılık, bireyi kuşatan ve makineleştiren kitle kültürüne) karşı bir duruş olarak ortaya çıkmış ahlâk felsefesi olarak değerlendirilebilir. Varoluşçular ve genel olarak fikirleri konusunda bkz. (Verneaux,

  • 21 Özellikle batıda bireyin gelişimi için batı ortaçağının toprak ve toplum sistemi, kapitalizm gibi unsurlara vurguların yapıldığını belirtmek gerekir. Detaylı bilgi için bkz. (Hay-Low, 1990: 29-27; Özel, 1994: 29; Smith, 2001: 73).

  • 22 Sofistler aynı görüşleri savunan belli bir akımın taraftarları değildir. “Belki tek ortak yan- ları, insanı konu almaları ve bir okula bağlı olmamalarıdır.” (Şenel, 1996: 130). Ayrıca sofistler için kuramsal bilginin bir değeri yoktur. Onlar için, insanın bilgisinin nasıl ortaya çıktığı, bilginin mümkünlüğü gibi epistemolojik problemlerden çok bilginin “pratik anlamı ve değeri” vardı. (Zekiyan, 1982: 45). Onlar için “geleneksel-aristokratik değer yargılarını sorgulayıp eleştiren ve büyük ölçüde demokratik içerikli görüşleri savunan ilk düşünürler olarak ortaya çıktılar.” (Ağaoğulları, 2002: 78). Ayrıca Sofistler aristokratik geleneklere (düşünüş ve değer kalıplarına) saldırmak ve onları sorgulamakla yetinmişler ve yapıcı, sistemci bir çabaya girişmemişlerdir. (Zekiyan, 1982: 108).

  • 23 Sokrates’in yöntemlerinden biri de bilginin herkes tarafından elde edilebilirliğinden dola- yı doğurtma yöntemidir. Dolayısıyla Platon’un diyaloglarında Sokrates değerleri rakibiyle birlikte keşfediyor görünmektedir. Yani değerler insanın kendi doğasıyla uyumlu ve onun tarafından inşa olabilmektedir. Sokrates’in gözünde iyi ve kötüyü belirleyen şey uzlaşmayla elde edilmeyecektir, aksine bunları belirleyenin insan doğası olduğu iddiasının hemen bütün diyaloglarda göze çarptığı aşikârdır. Bkz. (Platon, 1989a; 1989b; 1989c; 2000a; 2000b).

  • 24 Savunmasında Sokrates, kendisine Tanrı’ya inanmadığı suçlamasını yönlendirenlere, ken- disinin birçok yerde ve zamanda, Tanrı’nın, mücadelesini yaptığı davasının içerikleri konusunda içine fısıldadığını, Tanrı tarafından gönderildiğini, hatta kimi zamanda Tanrı’nın veya Tanrısal bir ruhun kendisine göründüğünü ifade etmişti. (Platon, 2001: 24-27, 31). Krş. (Birand, 2001: 39).

  • 25 Bentham ile başlayan Yeni Çağ hedonizmi de insanın doğa durumuna hâkim olan acı ve hazdan bahsetmiştir. İnsan bu iki doğa despotunun pençesinden asla kurtulamayacaktır. Bu durumda mümkün bütün koşullarda bunlara itaat etmek ve onların istekleri doğrultusunda mutlu olmaya çalışmak gerekmektedir. Burada bireysel ve toplumsal olarak hedonizmi temellendirme yoluna giden Bentham, böylece yararcılığın da temellerini atar ve bunu niceliksel bir haz ve acı çizelgesiyle inşa eder. J. S. Mill de haz ve acının niteliksel özelliklerinden bahsederek antropolojik temellendirme yoluna gitmiştir (Heinemann, 1997: 371).

  • 26 Kant’a göre mutluluk: “Akıl sahibi bir varlığın var oluşunun bütünü içinde, her şeyin kendi arzu ve istemesine uygun olup bittiği dünyadaki durumudur.” (Kant, 1999: 135, 44-52).

  • 27 Burada özellikle Kant’ın etik/ahlâk anlayışının, antropolojik temellendirmeye örneklik teşkil ettiği ile ilgili bir durum ortaya koymaya çalıştık. Özellikle Kant’ın öncelikle yetkinlik kavramı tartışmasını sonra da kesin buyruğu saf aklın nereden aldığı, iyi iradenin ne olduğu ile ilgili araştırma için (Kant, 1995: 8-9, 59-61; Kant, 1999: 16-17,134-143).

  • 28 Bunlarla birlikte farklı etik temellendirme sınıflarının yapıldığını belirtmek gerekmektedir (Cevizci, 2002, 20). Özellikle burada daha çok öne çıkan temellendirme türleri dikkate alınmıştır. Her bir temellendirme açısından bakıldığında onların her biri için burada zikredilemeyecek kadar geniş bir yelpazenin örnekleri bulunabilir.

  • Ağaoğulları, M. Ali 2002. Kent Devletinden İmparatorluğa, , Ankara, İmge.

  • Akarsu, Bedia, 1982. Ahlak Öğretileri, İstanbul, Remzi.

  • Arrington, Robert L., 1998. Western Ethics, Oxford.

  • Augustine, Saint, 2009. The City of God, trans. M. Dods, Massachusetts, Hendrickson.

  • Aydın, Mehmet, 1989. “Ahlâk”, İslâm Ansiklopedisi, , C. II., İstanbul, TDV.

  • Aydın, Mehmet S., 1991. Tanrı-Ahlâk İlişkisi, Ankara, Diyanet Vakfı.

  • Bayrakdar, Mehmet, 1998. İslâm Felsefesine Giriş, Ankara, TDV.

  • ................................, 2004. “Eflâtun Yunanca Konuşan Musa mıydı?”, İslâm Düşüncesi Yazıları, Ankara, Elis.

  • Bayrakdar, M., 2009. “İslâm Felsefesi Özgünlüğü Üzerine”, İslâm Felsefesinin Özgünlüğü, ed. M. Vural, Ankara, Elis.

  • Bernal, Martin, Black Athena, Free Assosiation Books, London 1987.

  • Birand, Kâmuran, 2001. İlk Çağ Felsefesi Tarihi, Ankara, Ank. Üniv. Bas.

  • Cevizci, Ahmet, 2002. Etiğe Giriş, İstanbul, Paradigma.

  • ………………., 2001a. İlkçağ Felsefesi Tarihi, İstanbul, Asa.

  • ………………, 2001b. Onyedinci Yüzyıl Felsefesi, Bursa, Asa.

  • …………....…, 1999. Ortaçağ Felsefesi Tarihi, Bursa, Asa.

  • Conrad, Joseph, 1994. Karanlığın Yüreği, çev. Sinan Fişek, Ankara, İletişim.

  • Çırakman, Aslı, 2001. “Avrupa Fikrinden Avrupa Merkezciliğe”, Doğu-Batı, S. 14, Ankara.

  • Eco, Umberto, Foucault Sarkacı, 2006. çev. Şadan Karadeniz, İstanbul, Can.

  • Erdemli, H. Atilla, 1985. Spinoza’nın Ahlâk Anlayışı, İstanbul. Yayınlanmamış Doktora tezi.

  • Fahri, Macit, 1992. İslâm Felsefesi Tarihi, İstanbul, İklim.

  • …….., 1997. İdeal Devlet –El Medînetü’l-Fâzıla, çev. Ahmet Arslan, Ankara, Vadi.

  • …….., 1964. Es-Siyâsetü’l Medeniyye, neşreden Fevzi Neccâr, Beyrut.

  • Gilson, E., 2003. Ortaçağ Felsefesinin Ruhu, çev. Ş. Öçal, İstanbul, Açılım.

  • Halecki, Oskar, 1950. The Limits and Divisions of European History, New York, Sheed and Ward.

  • Hay, Deny-Low, John, 1990. Italy in the Age of the Renaissaince 1380-1530, Londan, Long- man.

  • Heimsoeth, Heiz, 1986. Kant’ın Felsefesi, çev. T. Mengüşoğlu, İstanbul.

  • Heinemann, Fritz, 1997. “Etik”, Günümüzde Felsefe Disiplinleri, der./çev. D. Özlem, İstanbul, İnkılap.

  • İbn Miskeveyh, 1985.Tezhîbü’l-Ahlâk, Yay. Haz. A. Kerim Selman, Beyrut.

  • Jones, W. T. – Fogelin, Robert J., 1969. A History of Western Philosopy: The Classical Mind, V. 1., New York, Wadsworth Publishing.

  • Kant, İ, 1995. Ahlâk Metafiziğinin Temellendirilmesi, çev. İ. Kuçuradi, Ankara, TFK.

  • .......…, 1999. Pratik Aklın Eleştirisi, çev. İ. Kuçuradi, Ankara, TFK.

  • Kılıçbay, Mehmet A., 2001. “Tarihsizliğin Marjından Marjinalleşen Tarih Alanına: Avrupa’nın Kendini ve Dünyayı İnşa Etmesi”, Doğu-Batı, S. 14, Ankara.

  • Kranz, Walter, 1994. Antik Felsefe: Metinler ve Açıklamalar, çev. Y. Baydur, İstanbul, Sosyal.

  • Kuçuradi, İonna, 1998. İnsan ve Değerleri, Ankara, Türkiye Felsefe Kurumu.

  • Miller, Eugane F., 1994. “Leo Strauss, Siyaset Felsefesinin Yeniden Canlanışı”, Çağdaş Siyaset Felsefecileri, der. A. D. Crespingy- K. R. Minogue, çev. A. Şenel, İstanbul, Remzi Kitapevi.

  • Nietzshce, G. W. F., 2004. Ahlakın Soykütüğü Üstüne, çev. Ahmet İnam, Say, İstanbul.

  • Özdemir, İbrahim, 1994. “Çevre-Ahlâk İlişkisi”, Felsefe Dünyası, S. 14, Ankara.

  • Özel, Mustafa, 1994. Birey, Burjuvazi ve Zengin, İstanbul, İz.

  • Özlem, Doğan, 2004. Etik, İstanbul, İnkılap.

  • Platon, 2000a. Şölen, çev. Azra Erhat-Sabahattin Eyuboğlu, TİB, İstanbul.

  • ..........., 2000b. Devlet, çev. S. Eyuboğlu-M. A. Cimcoz, İstanbul, TİB.

  • …......, 1989a. Menon, çev. A. Cevizci, Ankara, Gündoğan.

  • …….., 1989b. Gorgias, çev. Reyan Erben, İstanbul, MEB.

  • ……, 1989c. Philebos, çev. S. Esat Siyavuşgil, İstanbul, MEB.

  • …….., 2001. Sokrates’in Savunması, çev. Niyazi Berkes, İstanbul, Sosyal.

  • Said, Edward, 1998. Kültür ve Emperyalizm, çev. Necmiye Alpay, İstanbul, Hil.

  • Smith, Preserved, 2001. Rönesans ve Reform Çağı, çev. S. Çağlayan, İtanbul, Türkiye İş Bankası Kurumu.

  • Spinoza, Benedict, Ethics, 2001. Third Part, trans. W. H. White, London, Proposition VI. and Demonstration.

  • Strauss, Claude L., 1996. Yaban Düşünce, çev. Tahsin Yücel, İstanbul, YKY.

  • Şenel, Alaeddin, 1996. Siyasal Düşünceler Tarihi, Ankara, Bilim ve Sanat.

  • Tayfur, Kemal, 2004. “Avrupalı Olmak”, Atlas, S. 141, Aralık.

  • Tümer, Günay – Küçük, Abdurrahman, 1997. Dinler Tarihi, Ankara, Ocak.

  • Verneaux, Roger, 1994. Egzistansiyalizm Üzerine Dersler, çev. M. Korlaelçi, Kayseri, Kayseri Üniv. Yay.

  • Vorlander, Karl, 2004. Felsefe Tarihi, çev. Mehmet İzzet-Orhan Saadettin, sad. Yüksel Kanar, İstanbul, İz.

  • Zekiyan, Boğos, 1982. Hümanizm (İnsancılık)-Düşünsel İçlem ve Tarihsel Kökenler, İstanbul, İn- kılap ve Aka.

  • Dinler Tarihi Ansiklopedisi, 1999. İstanbul, Medya Ofset.

                                                                                                                                                                                                        
  • Article Statistics